Türkiye Basketbol 2. Ligi’nde (TB2L) 2022-23 sezonu, Türkiye’de daha önce örneğine pek rastlanmamış bir iş birliği modeliyle ortaya çıkan ve Türk basketbolunun gelişimi açısından önemli ilham tılsımları barındıran bir takımın da yükselişine sahne oluyor. Sezon başında Darüşşafaka ile yollarını birleştiren Ege Üniversitesi, bu sezon ‘Ege Üniversitesi Daçka’ ismiyle TB2L’de mücadele ederken kulüp misyonu, hedefleri, potansiyeli ve tüm diğer değerleriyle akademi ile sporun muntazam birlikteliğini örnek bir model olarak gözler önüne seriyor.

Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Necdet BUDAK’a Ege Üniversitesi Daçka projesi hakkında konuştuk. İşte rektör hocamızın sözleriyle nam-ı diğer ‘Ege Modeli’, Ege Üniversitesi Daçka projesi.

  • Projeden ve Darüşşafaka ile iş birliğinizden kısaca bahseder misiniz?

Biz her şeyden önce Ege Üniversitesi olarak bu projeyi çok heyecan verici buluyoruz. Bu heyecanı akademik ve idari personel de dahil olmak üzere tüm kampüsümüzde yaşıyoruz ancak en önemlisi öğrencilerimiz, hatta 11 binin üzerinde çalışanımız, aileleriyle birlikte bu projeye büyük bir heyecanla yaklaşıyor, altyapı düzeyinde de kurslarımıza katılıyorlar. Pek tabii bu projede aktif olarak rol alan Spor Bilimleri Fakültesi hocalarımızdan değerli dekanımız ve takımımızın başantrenörü Timuçin Gencer, antrenör ve akademisyen kadrolarımızdan Ahmet Köksal, Barış Yeleğen ve birlikte çalıştıkları tüm mesai arkadaşlarımız bu heyecanı daha da ayrı bir seviyede yaşıyorlar.

Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Necdet Budak, ‘Ege Modeli’nin Türk sporunda önemli bir gelişimin öncüsü olabileceğini söylüyor.

Bu heyecanı Ege Üniversitesi Daçka projesinin bu alanda Türkiye’de ilk ve tek örnek oluşundan daha fazlasına borçluyuz aslında. Bizim bu iş birliğindeki en büyük hedef ve önceliğimiz gençleri spora yönlendirmek, onlara sporun faydalarını anlatmak. Ben tüm faaliyetlerimiz içerisinde, öğrencilerle her bir araya gelişimizde üç şeyin altını ısrarla çiziyorum: spor, yabancı dil ve kitap okumak. Yani eğitim ve sporun bir arada ilerleyebildiği bir disiplini hayal ediyor ve hedefliyoruz.

  • Söylemlerinizde ‘Ege Modeli’ vurgunuza sıkça rastlıyoruz. Bunu biraz detaylandırır mısınız, özel bir sebebi var mıdır?

Elbette. Burada gerçekleştirmek istediğimiz şey aslında tüm hatları fazlaca belirgin, ne yaptığını, ne hedeflediğini, imkanlarını, potansiyelini çok iyi bilen, belli bir yol haritasına ve kısa, orta ve uzun vadeli hedeflere sahip, disiplinli bir organizasyon. ABD’deki Kolej Ligi organizasyonuna benzer diyebiliriz aslında. Darüşşafaka’nın desteği ve Ege Üniversitesi’nin tüm altyapısal, lojistik, beşeri imkanları ile oluşturduğumuz bu modelin temel amacı gençleri spora teşvik etmek, yetenekli sporcuları keşfetmek, onlara burada akademik yaşantılarının yanı sıra profesyonel bir ligde basketbol oynama şansı vermek ve kariyer tercihlerinde onlara sporun da yer alabildiği seçenekler sunabilmek. Yine ABD’deki NCAA modelini hatırlarsanız, burada sporcu kimliği ile var olan öğrenciler aynı zamanda alanlarında akademik eğitim alıyor, örneğin mühendislik konularında uzmanlaşıyorlar. Buradaki süresinin sonunda sahadaki yeterliliği, hayatını basketboldan kazanabileceği seviyede ise profesyonel olarak sporculuk kariyerine yönelirken, beklediği düzeyde değilse de akademik branşı üzerinden kendine bir kariyer rotası çizebiliyor. Ege Üniversitesi olarak tüm imkanlarımız öğrencilerin akademik potansiyellerini gerçekleştirebilmek adına yeterliydi. Darüşşafaka’nın desteğiyle bu çıtayı sportif imkanların da profesyonel düzeye yükseltmiş bulunduk. Öğrencilerimiz ‘Ege Üniversitesi Daçka’ projesi ile bu seviyede basketbol oynuyor ve bu kalitede eğitim görüyor. Bunun mutluluğunu, gururunu ve bahtiyarlığını yaşıyor, Darüşşafaka Spor Kulübü’ne ve yöneticilerine bu anlamda şükranlarımızı sunuyoruz.

  • Projenin burada ve İzmir genelinde iyi etki yarattığını görüyoruz. Nasıl dönüşler alıyorsunuz bu konuyla ilgili?

Ben her şeyden önce bir eğitimci, bir rektör olarak böyle bir projede yer almaktan, gençlerimizi spora teşvik etmekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Bu mutluluğu ve enerjiyi de çevremde gözlemliyorum. Özellikle küçük çocukların hafta sonları kurslardaki ortamını görseniz… Çok keyifli. Çok ses getirdi. Basketbol zaten burada ve genel olarak tüm dinamik yapısı, enerjisi, gençlerin heyecan ve beklentileri ve dinamizmiyle çok sevilip kabul görüyor. Biz de bu heyecana zemin oluşturacak altyapıyı, sistemli bir organizasyonla tesis etmenin keyfini yaşıyor ve insanların da bu coşkuyu bizlerle paylaştıklarını görüyoruz. Bu da bizi çok mutlu ediyor.

  • Anladığım kadarıyla projenin hedefi ve vizyonu, Ege Üniversitesi ile de sınırlı değil. Öncü bir nitelik taşıması yönünde bir beklenti ve arzu var, doğru muyum?

Evet. Bunun bir örnek teşkil etmesini ve Türkiye sathında yaygınlaşmasını arzu ediyoruz. Tabii bunun için soyut unsurlar kadar somut unsurlarla da burada bu projeyi gerçek ve sürdürülebilir kılmamız gerekiyor. Bu anlamda işe akademik kadromuzu genişleterek başaldık. Bu iş birliği başladıktan sonra Spor Bilimleri Fakültesi’ne üç tane yeni doktora öğretim üyesi, iki tane de araştırma görevlisi katıldı. Şimdi beş akademik kadro daha açıyoruz. Bu 15-20 öğretim üyesi olan bir yer için hayli yüksek bir rakam. Ayrıca lojistik anlamda da tesislerimizi yeniledik. Spor Toto Teşkilatı ve Gençlik Spor Bakanlığımız konuyla doğrudan ilgilenerek bu konuda bize yardımcı oldu. Bugün profesyonel müsabakaların oynanabildiği yepyeni tesislere sahibiz. Bu sebeple devletimize de müteşekkiriz. Şimdiki hedeflerimiz arasında ilk etapta iki yıl için start verdiğimiz bu projeyi 10, yapabiliyorsak 20 yıllık periyotlara yayabilmek ve örnek teşkil ettiğini görmek yer alıyor. Zamanla sonuçlarını da göreceğimize inanıyorum. Buradaki sporcu havuzu arttıkça, bu projede büyüyüp daha üst seviye liglere yükselmiş oyuncular mutlaka olacaktır.

  • Bu hedeflerin gerçekleşmesi için neler olmalı sizce?

Burada akademi var, kadrolar var, tesisler var, vizyon ve hedefler var, Darüşşafaka gibi bir iş birliği var, büyük bir öğrenci ve sporcu havuzu ve kısaca arzu ettiğimiz her şey var artık. Bu modelin biraz daha duyulması, konuşulması, kamuoyunda yer bulması ve bu tip girişimler için kollarını sıvayacak diğer kulüplere, üniversitelere ve ilgili olabilecek tüm muhataplarına ilham teşkil etmesi gerekiyor. Bu açıdan bu röportajın da önem arz ettiğini düşünüyorum.

  • Türkiye’de eğitim ve sporun bir arada gidememesi hep bir problem olarak değerlendirilmiştir. Sizin bir çözüm arz ettiğiniz söylenebilir tüm bunlar ışığında, değil mi?

Pek tabii. Burada daha önce de belirttiğim gibi, profesyonel sporcular yetiştirmek kadar sporun değerleriyle donatılmış eğitimli bireyleri topluma kazandırmak da önemli bir hedef arz ediyor. Bir sporcumuz günün sonunda profesyonel basketbolcu olmayıp eğitim gördüğü akademik branşla ilgili bir mesleğe yönelmiş olsa da sporcu kimliği taşıması, hayatı boyunca sporla iç içe olması, profesyonel olarak farklı bir sektörde çalışırken dahi çıkıp bir yerlerde basketbol oynuyor olması hayatın her safhasında büyük fayda sağlayacak. Benim branşım futboldu ve bugün halen fırsat bulduğumda kurduğum takımlarla, tüm branşlarda sahaya çıkmaya, onlarla birlikte spor yapmaya çalışıyorum. 

  • Yabancı öğrenci popülasyonu da ülkemizde hızla artıyor. Onların da bu projeye ilgi gösteriyorlar mı?

Evet. Başka ülkelerden ülkemize gelip eğitim almak isteyen ve yetenekli sporcu özellikleri taşıyan öğrenciler var. Bizim de yaklaşık 3 bin yabancı öğrencimiz var. Hem kendi öğrencilerimizin hem de yabancı öğrencilerin aslında spora yönelik merakı, ilgisi, tutkusu ve yetenekleri var. Bizlere düşen, onların koşmak istedikleri bu yoldaki engelleri kaldırıp ideallerine doğru mesafe almalarını sağlamak. Bu açıdan modelleştirdiğimiz bu yapı, en az kendi öğrencilerimiz kadar misafir ettiğimiz yabancı sporcular için de fırsat oluşturuyor.

Spor sektörüne yalnızca sporcu değil, farklı profesyoneller de yetiştiriyorsunuz, değil mi?

Çok iyi bir nokta. Buranın bir üniversite olmasının getirdiği en önemli avantajlardan biri, fizyoterapiden psikolojiye, sağlık bilimlerinden iletişime kadar birçok alanda güçlü bir akademik altyapımızın ve kadrolarımızın mevcut olmasıdır. Burada akademik ve bilimsel yayınlarla çalışan elit akademisyenlerimiz var. Sporcularımızı her yönleriyle, bütüncül bir yaklaşımla değerlendirip geliştirirken, aynı zamanda bu spora ilgi duyan öğrencilerimizin, tercihlerine göre basketbolun içerisinde kalabilecekleri farklı uzmanlıklar edinebilmeleri için de imkan sağlıyoruz.

  • Son olarak ne söylemek istersiniz, nasıl bir mesajla kapatalım?

Biz bu modele ve getireceği sonuçlara, yaratacağı kültüre çok inanıyoruz. Bu modelin yaygınlaşmasını istiyoruz. Birileri bu örneği takip edebilir veya bunu istemeyebilir. Ancak biz kararlıyız. Buna inanmamız gerekiyor. Bugün çok farklı bir gençlik var. Dünyadaki gençlerin başta internet bağımlılığı olmak üzere birçok tehlike ile risk altında olduklarının farkındayız. Sporun ve doğru modellerin, bu çocukların geleceklerinde pozitif etki yaratacağını biliyoruz. Ben göreve gelir gelmez öğrencilerimizi spor, kültür ve sanat faaliyetlerine yönlendirmeye çalıştım. Bugün 60 bin öğrencimizin 30 bininden fazlası, 90 adet öğrenci topluluğumuzda aktif olarak faaliyet gösteriyor. Bu rakam 5-6 bin seviyelerindeydi. Özet olarak; illa profesyonel sporcu olmak zorunda değiliz. Ancak spor bize, doğamızda, yaradılışımızda var olan şeyleri sunuyor. Biz de bunu en iyi şekilde değerlendirmek ve doğamızda var olmayan kötülüklerden uzak durmak adına sporun tüm nimetlerinden faydalanıyoruz. Öğrencilerimiz sportif, sosyal, psikolojik ve motivasyonel anlamda çok daha iyi bir zemindeler ve ben Ege Üniversitesi Rektörü olarak her zaman yanlarında olacağım.